Yel değirmenlerinin başlangıcına kadar olan süreçte, insan, hayvan ve su gücü ile çalışan değirmenlerle ilgili antik ve günümüz yazarlarının bahsettiği birçok bilgiyle karşılaşırız. Ancak yel değirmenlerinin tarihi ile ilgili çok az kaynak vardır.
Orta Çağ’da yoğun olarak karşımıza çıkan yel değirmenlerinin, su ve hayvan değirmen çeşitlerine göre komplike bir yapısı vardır. Bu yüzden olgunluk noktasına ulaşması çok uzun bir süre almıştır.
Batı Anadolu’da ve Ege aga adalarında çok sayıda değirmen kalıntılarında kapılara ait lento taşı üzerindeki yapılış tarihleri incelendiğinde 1850/1870 yıllarına ait olduğu görülecektir. Bunlar, bölgede yapılan en son yel değirmenlerine ait kalıntılardır.
Ülkemizde 1950/1970 yıllarına kadar çeşitli onarımlarla yaşamlarını sürdüren bu değirmenler, işlevlerini motor gücüne bırakarak tarihteki yerlerini almışlar, Akdeniz ülkelerinin sanayileşme süreçleri farklı olduğundan kullanımdan kaldırılmaları çeşitli ülkelerde farklı zamanlarda olmuştur.
GENEL ÖZELLİKLER: Yel değirmeninin yuvarlak formu, tümüyle makineyi tamamlayıcı bir özelliktir. Dönme dairesel bir harekettir. Değirmenin sabit yapı elemanları (taş duvarlar) bu daireselliği tamamlar. Değişen rüzgarın yönüne karşı mekanizma ve pervanelerin çevrilmesi ancak dönme özelliğine sahip bir çatı ile mümkündür. Böyle bir çatı elbette dairesel bir plana sahip duvarlar üzerinde dönebilirdi.
Binayı oluşturan çok sayıdaki detayın büyük kısmı çalışan hareketli parçalara aittir. Çalışan parça aşınır, kırılır. Bu nedenle tüm parçalar tek tek veya birbirini izleyen sıralarla sökülüp takılma özelliğine sahiptir.
İlk yapılan insan ve hayvan ve su gücü ile çalıştırılan değirmenlerden ve basit diğer makinelerden çok temel bir farkı vardır.Yel değirmeni karşıdan aldığı rüzgar gücüyle büyük dişli çarkı ve konik küçük dişlisi ile (fener) doksan derece yön değiştirir. Bu gücün amaca uygun yönlendirilmesi dönemi için bir devrimdir ve günümüz modern makinelerinde bu buluş halen kullanılmaktadır.
Genellikle değirmenler, tepelerde, üzerinde bulundukları kayalardan kesilen taşlar ile yapılmıştır. Batı Anadolu yel değirmenlerini çok daha az sayıda olsa da rüzgara açık deniz kıyısında görmekteyiz. Değirmenler sert havalarda 1 saatte 20 teneke (320kg/sa) buğday öğütebilecek bir güce sahiptir. Unu boşaltma, çuvallama işlemi ve rüzgar gücünün stabil olmadığı göz önüne alındığında bir iş gününde ortalama 120 teneke tahıl üretilmekteydi. Buda yaklaşık günde 2 ton buğdayın öğütülmesi demektir. Yel değirmenlerinde unun dışında arpa, mısır yarması ve bulgur da üretilir, yarmalar daha çok hayvan yemi olarak kullanılırdı. Unun çabuk küflenme ve kurtlanması nedeniyle insanlar aylık ihtiyaçları kadar buğday öğüttüklerinden, yel değirmenleri yılın on iki ayı çalışırdı.
Yel değirmeni hareketli sistem elemanları Yel değirmenlerini, tarihçe konum, tipoloji, sistem ve sistem detayları açısından eksiksiz anlatmak, bu yazının sınırları içerisine girmeyecek kadar uzun bir konudur. Sistemin detayları tekniktir ve uzman dilinde anlatılması gerkemektedir. Bu nedenle sistemi, parça isimleri ve işlevleri şeklinde anlatmak yeterli olacaktır.
PERVANE: Rüzgar gücünün alındığı kısımdır. Serenler,seren sıkıştırma takozları, çevirim zinciri baston ve yelkenlerden oluşur.
DÜVER (ana mil): Üzerinde pervane elemanları taşır. Kalın ve genellikle yekpare ağaçtan yapılır. Değirmeni boydan boya, yapının çapı boyunca geçer. Pervaneden aldığı dönme hareketini üzerinde bulunan büyük çarka iletir.
ÇARK: Dairesel şekildedir.22/25cm kesit kalınlığında sert ağaçtan dört ana parçanın birleştirilmesiyle oluşturulurlar. Birleşim yerlerindeki geçmeli kurt ağzı detay, ahşap ve demir pimlerle çakılmıştır. Üzerine atmış adet özel biçimlendirilmiş çark dişlisi 6 derecelik açılarla, sökülür- takılır şekilde montjlanmıştır. Pervaneden düvere ulaşan dönme hareketini fener aktarır.
FENER(konik dişlisi): Sert ağaçtan özel biçimlendirilmiş yekpare olarak imal edilir. Bu yapı üzerine oniki adet fener kolu (dişlisi) çelik çemberler ve ahşap kamalarla monte edilir. Tam orta noktası kare kesitli bir boşluğa sahiptir ve buradan iğ demiri geçer. Görevi çarktan aldığı dönme hareketine 90 derecelik bir yön saptırması yaparak, gücü amaca uygun kullanılır duruma getirmektir. İğ demiri ucu çatal şeklinde sekiz buçuk santim kare kesitleri arasında değişen, sonra üç santim çapa kadar incelerek yuvarlaklaşan, boyu 130-140 santim civarında yekpare dövme demirdir. Görevi alttaki sabit taş içinden geçen ‘T’ şeklindeki balta demirine kitlenerek ortasındaki delikten geçtiği hareketli taşı döndürmektir.
BALTA DEMİRİ: Her ne kadar adına balta demiri denmişse de, şekli sapı ortasında olan çift taraflı baltaya çok benzer. Hareketli taşın ortasındaki boğaz taşının altına balta demirinin oturacağı şekilde incelerek oturur. Üstte sabit taş üzerine basmaktadır. İki görevi vardır. Üst taşın altındaki yuvaya kaldıraç vasıtasıyla yükselerek oturur. İğ demirine kilitlenerek aldığı dönme gücünü hareketli taşa iletir. Ayrıca üst taşı kaldıraç vasıtasıyla çeşitli yüksekliklere kaldırarak dönme hızına ve iki taş arasına sıkışan buğday miktarına göre sistemi rahatlatır.
KALDIRAÇ SİSTEMİ: Balta demirinin görevini yapabilmesi için 180cm çapında 15-20cm kalınlığındaki ağır hareketli taşı insanın küçük bir gücüyle yükselten mekanizmadır. Üst kattaki leke ile harekete geçer aynı zamanda lekeye ters yönde yapılan bir basınç ile taşların sıkışmasını sağlayarak fren görevi görür.
DÖNER ÇATI: Değişen rüzgar yönüne göre pervanenin ve üzerindeki mekanizmanın yönlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle tüm çatı döner şekilde tasarlanmıştır.
Çatı ve ana mil duvar üstündeki sabit tabloya oturan dönebilen kasnak üzerine monte edilir. Sabit tabla kasnağın dönme esnasındaki içeri ve dışarı kaymalarını önleyecek bir detaya sahiptir. Çatının bütün halinde dönme işleminin kolaylaşabilmesi amacıyla üst kattaki pencereden kasnağın alt kısmı don yağı (Eritilmiş iç yağı) ile yağlanır. Don yağının olmadığı durumlarda kuyruk yağı veya zeytin yağı kullanılır. Sabit tabla üzerine açılan yuvarlak deliklere dairesel demir çıkıntılı bir şekilde oturtulur. Hareketli kasnak üzerindeki dairesel deliklere geçirilen sert ahşap direk, demire yaslanarak insan gücüyle çatını dönmesi sağlanır.
DEĞİRMEN TAŞLARI: Batı Anadolu kıyılarında ve Limni ve Midilli adalarındaki çok sayıda değirmen kalıntısında görülen değirmen taşları açık renkli, gözenekli, gözenekleri keskin uçlu ve çok serttir. Aynı taşı Phokaia!nın Arkaik ve Helenistik yapılarında görmekteyiz.
Yel değirmenlerinde iki adet taş vardır.alttaki taş sabit, üstteki taş ise hareketlidir(döner taş). Bu taşlar yekpare değildir. Ortalarında dikdörtgen, kare ya da nadiren dairesel şekilde bir boğaz taşı bulunur. Bu öğütücü özelliği olmayan sert bir taştır. Taşın etrafı çap genişliğinde öğütücü özelliğe sahip dişli ve çok parçalı değirmentaşı tamamlanır. Parçalı taşların bir araya gelişi çok düzgün derzlerle olmuştur. Derz sistemi merkezden çepere ışınsal akslarla veya karışık derzli yer kaplaması şeklindedir. İki durumda da çeperler daireseldir ve etrafı iki sıra çelik lamalarla adeta bir kemer gibi sıkılmıştır. Taşların parçalı olma nedeni, yapım sırasında çok ağır taş kütlenin dar bir değirmen merdiveninden üst kata çıkarılması ve çalışan bir değirmenin içinden kırılan bir taşın çıkarılarak yerine yenisinin takılmasının çok sorunlu olmasıdır. Ama can alıcı nokta makine parçalarının bozulma kırılma sorunudur. Parçalı taşın kırılan kısmı çelik kemerlerinin sökülmeden de yerinde kolay bir şekilde değiştirilebilir. Makinenin döndürme gücü ve buğdayı ezebilecek bir kütlenin dengesi yüzlerce yıllık bir birikimdir. Bu nedenle ulaşılan taş kalınlığı 15-17 santim, çapı ise 175-180 santim civarındadır.
Sabit taş çapı hareketli taştan 15-20 santim daha fazladır. Öğütülen buğday dönmeden dolayı un halinde çeperlere savrulur. Büyük sabit taş kenarında unun taşmasını önleyen ahşap çevrim bu fazla ölçü veren kısma yerleştirilerek, tutunan un alt kata ulaşımı sağlayan deliğe yönlendirilir. Buradan bir bez boru vasıtasıyla duvarlara doldurulur. |